Koruma Görevlisi Ne Demek?
Hadi gelin, biraz cesurca düşünelim: “Koruma görevlisi olmak ne kadar gerçekten bir korumaktır?” Bu meslek, sanki güvenlik gücünün teminatıymış gibi algılanır, ancak arka planda neler oluyor, bunu konuşalım. Bir koruma görevlisinin rolü gerçekten sadece fiziksel güvenlik sağlamak mıdır, yoksa toplumun daha derin yapısal problemlerini örtbas etmek için bir araç mıdır? Bu yazı, bu soruyu sormayı seven ve koruma görevliliğinin çok boyutlu gerçekliğine göz atmak isteyen bir gözlemin ürünü.
—
1. Koruma görevlisinin tanımı ve rolü
Koruma görevlisi, başta özel sektör olmak üzere, çeşitli alanlarda güvenliği sağlamakla sorumlu kişidir. Ancak, çoğu zaman bu tanımın içi boşaltılır ve kişiler “güvenliği sağlamak” derken aslında daha dar bir çerçevede, sadece fiziksel müdahaleyi anlayabiliriz. Bugün iş dünyasında koruma görevlileri, genellikle işyerlerinde, alışveriş merkezlerinde, devlet binalarında veya büyük etkinliklerde bulunurlar ve bu ortamların güvenliğinden sorumludurlar. Yani, temel görevleri herhangi bir tehdit anında müdahale etmek, düzeni sağlamak, suçluları tespit etmek ve gerektiğinde polise yardımcı olmaktır.
Ama burada şunu sorgulamalıyız: Gerçekten yalnızca “güvenlik” mi söz konusu? Koruma görevlilerinin rolü giderek daha çok “güvenliği sağlama”nın ötesine geçiyor. Toplumların ne kadar güvenli olduğunu düşündüğümüz kadar güvensiz bir yapıya doğru ilerlediğini de göz önünde bulundurarak bu mesleği ele almak gerek.
—
2. Korumacılığın zayıf yönleri ve tartışmalı noktalar
Buradaki temel soru şu: Koruma görevlileri, sadece güvenliği sağlamak mı yoksa insanları özgürlüklerinden, haklarından ve kendiliklerinden mi mahrum bırakıyor?
Dijital ve fiziksel özgürlüklerin ihlali: Güvenlik endüstrisinin, insanları sürekli izleme ve denetleme yoluyla “koruma” sağlaması, bir noktada temel özgürlüklerin ihlali anlamına gelebilir.
Sosyal adaletsizlik ve koruma: Koruma görevlileri, toplumsal yapının derinlerine inmeden sadece yüzeysel güvenlik önlemleriyle ilgileniyor. Peki ya kök nedenlere inmek? Suçların, tehditlerin veya rahatsızlıkların ardında yatan sosyo-ekonomik sebeplerle ilgilenmek? Yoksa sadece bir çözüme odaklanarak, dışarıdan bir görünüşle her şeyin çözüldüğünü mü sanıyoruz?
Güçlü bir kontrol mekanizması: Yavaş yavaş, güvenlik görevlisi rolü bir otorite figürüne dönüşebilir. Örneğin, koruma görevlilerinin ellerindeki güç, onları toplumsal yapının bir parçası yapma potansiyeline sahiptir. Bu ise, “güvenlik sağlamak” adına sınırsız bir kontrol alanı yaratabilir.
Peki, tüm bu “güvenlik” anlayışı toplumda bir koruma anlayışının ötesine geçiyor mu? Toplumun sürekli kontrol edilmesi gerektiği fikriyle, bireylerin özgürlükleri ne kadar korunuyor? Bu aslında sorgulanması gereken önemli bir nokta.
—
3. Etik bir mesele mi?
Koruma görevlisi olmak bir etik sorumluluk mudur, yoksa sadece işini yapan biri mi olmalıdır? Etik bir güvenlik anlayışı, toplumsal sorumlulukları içerir. Bu kişiler sadece belirli anlarda devreye giren insanlar değil, aynı zamanda toplumdaki adalet anlayışını, eşitsizlikleri, sosyal sorunları görebilecek kapasiteye sahip bireylerdir.
Her gün sokaklarda, ofislerde ya da alışveriş merkezlerinde güvenlik sağlayan bir koruma görevlisi, gözleriyle binlerce hikâyeye tanıklık eder. Peki, bu görev sadece tek bir perspektiften mi yapılmalıdır? Olaylara ve sorunlara yalnızca güvenlik bağlamında yaklaşmak, toplumsal yapının diğer sorunlarını gözden kaçırmamıza sebep olabilir mi?
—
4. Güvenlik mi, korku mu yaratıyoruz?
İçinde yaşadığımız dünya giderek daha fazla güvenlik önlemi almayı gerektiren bir yer haline geliyor. Ama bir noktada, “güvenlik” olgusunun kendisi, korkuyu artıran bir yapıya bürünebilir. Ne zaman güvenlik önlemleri artarsa, toplumda daha fazla tehdit algısı ve paranoya da artar. Bu durum, koruma görevlilerinin varlıklarının meşru olup olmadığına dair başka bir tartışma açar. Yani, “gerçekten güvenli miyiz?” sorusu sadece tehditlere bağlı değil, aynı zamanda bizlere dayatılan bu güvenlik önlemlerinin insanlar üzerinde yarattığı psikolojik baskılara da bağlıdır.
—
5. Koruma görevlisi ve toplumdaki yerini sorgulamak
Sonuç olarak, koruma görevlisinin rolü sadece güvenlik sağlamak değil, toplumsal denetimi pekiştiren, insanları kendi haklarından, özgürlüklerinden mahrum bırakma potansiyeli taşıyan bir yapıya bürünebilir. Bireylerin haklarını ihlal etmeden, özgürlüklerini kısıtlamadan nasıl bir güvenlik anlayışı oluşturulabilir? Bu sorular, hem koruma görevlilerinin hem de güvenlik sektörünün geleceği hakkında düşünmemiz gereken derin sorular.
Güvenlik hepimizin ihtiyacı, ama bu ihtiyaç sadece bir koruma görevlisinin sorumluluğunda mı olmalı? Yoksa her bir bireyin kendisini, toplumu ve güvenliği nasıl algıladığına dair daha fazla sorumluluk alması gerekebilir mi?